BEŞERİ TAVIRLARI
Giyinişi: " Sehab=bulut" adında bir sanığı vardı, onu Hz.Ali'ye giydirdi. Sarık sarar sarığın altınada kalensüve (fes, takke,başlık vb) giyerdi. Bazen kalensüveyi sarıksız giyer, bazende sarığı kalensüvensiz sarardı. Sarık sardığı zaman sarığını omuzları arasında sarkıtırdı. Gömlek giymiştir, en sevdiği elbise gömlekti, gömleğinin kolu bileğine kadardı. Cübbe, kaftana benzer (ense tarafından yırtmaçlı bir elbise) olan ferrûc ve ferace giymiştir. Ayrıca kaftanda giymiştir. Yolculukta yenleri dar bir cübbe giymiştir. (Belden aşağıya giyilen peştamel gibi bir giyecek olan) izar ve (bedeni örten üsten giyilen şal gibi bir örtü olan) rida giymiştir. Kırmızı hülle giymiştir. Hulle izar ve ridadan oluşan takıma denir. Bu iki giyecek birlikte olursa ancak o zaman hulle adını alır. Hz. Peygamberin (sa) hullesinin, başka renk katışmamış sade kırmızı olduğunu sanan yanılgıya düşmüştür.
Kırmızı hulle diğer Yemen bürdelerinde olduğu gibi siyahla karışık kırmızı desenlerle dokunmuş iki Yemen bürdesinden oluşmaktaydı.. Kırmızı çizgiler bulunması iitbarıyla bu adla anılmaktadır. Yoksa sadece kırmızı şiddetle yasaklanmıştır. Hz.Peygamber (sa) gerekli alemli , gerek sade hamisa (dört köşeli iki tarafı zencefilli bir tür siyah aba) giymiştir. Siyah elbisede giymiştir. Ayrıca kenarlarına ince ipek çekilmiş kürk de giymiştir. Hz.Peygamber (s.a) en çok sevdiği elbise gömlek ve hıbere idi. Hıbere kırmızı desenleri bulunan (pamuk veya ketenden) bir tür abadır. En çok sevdiği renk beyaz idi. Buyururki: " Elbiselerinizin en hayırlısı beyaz olanıdır. Beyaz giyinin ve ölülerinizi onunla kefenleyin" (Ebu davud,3878,4061/ Tirmizi 994). altın yüzük takınmış ve sonra çıkarıp atmış ve altın yüzük kullanmayı yasaklamıştır. Sonra gümüş yüzük takınmış ve onu yasaklamamıştır. Yüzüğünün kaşını avucunun içine gelecek şekilde takardı.
Hz.Peygamber (s.a) ve ashabı çoğunlukla pamuk dokuma giyerlerdi. Yün ve keten dokuma giydikleride olmuştur. Doğrusu yolların en üstünü Allah Resulü'nün (s.a) açtığı kendisinden gidilmesini buyurduğu teşvik ettiği ve kendisinin de devamlı izlediği yoldur. O'nun giyecekler konusundaki tutumu kolayına geleni giyinme şeklinde idi. Bu yüzden kimi zaman yün kimi zaman pamuk kimiz zamanda keten giyerdi. Yeni bir elbise giyindiğde adını belirterek şu duayı okurdu:" Allah'ım bu gömleği- yahut ridayı, yahut sarığı- sem bana giydirdin. Onun hayırlı olmasını ve yapıldığı amaçta hayırla kullanılmasını Senden dilerim. Onun şerrinden ve kötü amaçla yapılmışsa bu amacın şerrinden Sana sığınırım."(Ebu Davud 4020, Tirmizi 1767) Gömleğini giyerken sağından başlardı. Siyah yünden mamul elbise giyinmişti.
Yemek Yiyişi :
Var olanı reddetmezdi, bulunmayanı araştırmazdı. Önüne hoş yiyeceklerden ne konursa konsun yerdi. Ancak tiksindiği bir şey olursa kendisi yemez, başkalarınada haram kılmazdı. Hiç bir zaman yemeğe kusur bulmamıştır. İŞtahı olursa yer olmazsa yemezdi. Nitekim alılşık olmadığı için keler yememişti. Ama ümmetinin yemesini de haram kılmadı. Hatta sofrasında gözü önünde keler yediler. Helva be bal yedi: bunları severdi. Deve, koyun ve tauk eti, toy kuşu eti, yaban eşeği eti, tavşan eti, deniz hayvanları yedi, kebap yedi. Yaş ve kuru hurma yedi, hem halis gemde su ile karışık süt içti. Kavut (un çorbası) içti. Balı suyla karıştırıp şerbet yapıp içti. Hurma şırası içti. Hazire - süt ile undan yapılan çorba- içti. Hıyarı yaş hurma ile yedi. Kuru hurmayı ekmekle yedi. Ekmeği sirke ile yedi. Serid -etli yemek- yedi. Eritilmiş iç yağı yedi... Lezzetli ve has olanı geri çevirmezdi, onu elde etmek için de çabalamazdı.
Hazır bulduğunu yemek O'nun tutumu idi. Şayet yemek bulamazsa sabrederdi. Hatta açlıktan karnına taş bağladığı olurdu. Hilal görünür, hilal görünür, hilal görünür (yani aylar geçerdi) de evinde ateş yandığı olmazdı. Çoğunlukla yemeği yere serdiği meşin bir sofra üzerinde kordu. Üç parmağıyla yemek yer, yemeği bitirince parmaklarını yalardı. Bu tutum yemek yiyenlerin yapabilecekleri en mükemmel tutumdur. Çünkü kibirli kimse bir yek parmağı ile yer, açgözlü ve hırslı bir kimse ise beş parmağı ile yer, avucuyla da ağzına basar. Dayanarak yemek yemezdi. Yemeğin başlangıcında besmele çeker, sonunda hamdederdi. Yemeği bitince şu duayı okurdu; " Ey Rabbimiz, Hoş, mübarek kifayet olunmamış, talebinden vazgeçilmemiş ve müstağni kalınamayan bir hamd ile sana çokca hamdederiz." (Buhari 70/54). Suyu çoğunlukla oturarak içer hatta ayakta içmekten menederdi.
Uyuması ve Uyanışı :
Kimi zaman yatakta, kimi zaman post üzerinde, kimi zaman hasır üzerinde, kimi zaman yerde, kimi zaman zinetlerle bezenmiş divan üzerinde ve kimi zamanda siyah kilim üzerinde uyurdu. Yatağı tabaklanmış deri olup dolgu maddesi lif idi. Bir kıl keçesi (yahut abası) vardı, onu ikiye katlar üzerinde uyurdu. Uyumak için yattığında;" Senin adınla, Allah'ım dirilirim, ölürüm." (Buhari 80/7, 80/8, 80/16 97/13) derdi. Avuçlarını birleştirir içlerine üfler İhlas, Felak ve Nâs sürelerini okur, sonra bedeninin ön kısımlarından başı ve yüzünden başlamak üzere avuçlarını vücudunun sürebildiği yerlerine sürerdi. Bu üç kere yapardı." (Buhari 11/107) Yatağına girdiğinde şöyle dua ederdi; " Göklerin ve yerin Rabbi, yüce arşın Rabbi, bizim ve herşeyin Rabbi, daneyi, çekirdeği filizlendiren, Tevrat'ı, incili ve Furkan (Kur'an)'ı indiren Allah'ım Perçeminden yakaladığın her şerli varlığın şerrinden Sana sığınırım. İlk Sensin, Senden önce hiçbirşey yoktur. Son Sensin, Senden sonrada hiçbirşey yoktur. Varlığın aşikardır. Senden daha aşikar hiç birşey şey yoktur. Senin mahiyetin gizlidir. Senden daha gizli yoktur. Bizim borcumuzu öde, fakirlikten bizi zenginleştir." (Muslim 2713).
Geceleyin uykusundan uyandığı zaman şu duayı okurdu: " Senden başka tanrı yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Allah'ım günahımı bağışlamanı diler, merhametini isterim. Allah'ım ilmimi arttır. Beni doğru yola iletmişken kalbimi eğriltme, Katından bana rahmet bağışla. Şüphesiz Sen sonsuz bağışta bulunansın." Ebu Davud 506. Uykudan uyanınca :" Bizi öldükten sonra dirilten Allah'a hamdolsun. Kıyamet'te O'nun huzurunda haşrolunacağız." (BUhari 80/7, 80/8, 80/16, 97/13) sonra dişlerini misvaklar ve zaman zaman Al-i İmran süresinin son on ayetini okurdu. Gecenin evvelinde uyur ahirinde kalkardı. Müslümanların işleriyle uğraştığı zamanlarda gecenin evelini uykusuz geçirirdi. Gözleri uyur kalbi uyumazdı. Uyuduğu vakit kendisi uyanıncaya kadar başkaları O'nu uyandırmazdı. Gece (yolculukta) istirahate çekildiği zaman sağ yanı üzerine yatardı. Sabaha yakın istirahate çekildiği zaman ise elinin parmak uçlarından dirseğe olan kısmını diker, başını avucuna koyardı. Onun uykusu en mutedil ve olabilecek en faydalı uyku idi..
Hayvana binişi:
Hz.Peygamber (s.a.v) atlara ,develere, katırlara ve eşeklere binmiştir. Bazen eğerli bazanda çıplak ata binmiştir. Bazı zamanlarda atı koşturduğu da olurdu. Hayvana çoğunlukla yalnız binerdi. Deve üzerind eiken terkisine birini aldığı olurdu. Bazende terkisine bir kişi, önüne bir kişi bindirir ve böylece deve üzerinde üç kişi olurlardı. Çoğunlukla bineği at ve devedir. Katıra gelince vilinen o ki yalnızca krallardan birini kendisine hediye ettiği bir tek katırı vardı. Arap memleketlerinde katır yaygın değildi. Allah Resûlü sürü sahibi idi. Yüz koyunu vardı yüzden fazla olmasını istemezdi. Bir kuzu artsa, onun yerine bir başkasını (koyun) keserdi..
Alış-verişi ve Bazı Muameleleri:
Allah Resûlü alım satım işleri yapmıştır. Kendisine Peygamberlik verildikten sonraki satın alımı, satımından daha çoktu. Hz.Peygamber (s.a.v) hem kiraya vermiş hemde kiralamıştır. Kiralaması, kiraya vermesine göre daha çok olmuştur. O'ndan bu konuda bize intikal eden yalnızca peygamberlikten önce ücretle sürü gütmesi ve bir yolcuğu sırasında Hz. Hatice'nin malını Şam'a ücretle götürmesi olayıdır. (Bilinen yalnız bu olaylarda emeğini kiraya verdiğidir). Allah Resûlü (s.a.v) ortaklık yapmıştı ve ortağı huzuruna gelince ona " Beni tanıyormusun?" diye sormuş, o da :" Sen ortağım değilmiydin Hem de ne hoş ortaktın, Aldatmaz ve münakaşa etmezdin." demişti. ( Ebu Davud 4836).
Hz. peygamber (s.a.v) hem kendisine vekil tayin etmiş hemde kendisi başkasına vekil olmuştur. Yalnız vekil tayini, vekil olmasına oranla daha çoktur. Hediye vermiş, hediye almış ve hediyenin karşılığını vermiştir. Bağış yapmış bağış kabul etmiştir. Gerek rehin karşılı gerekse rehinsiz borç almıştır. Hem ödünç aldığı olmuş, hemde gerek peşin gerekse veresiye alış-verişte bulunmuştur. Umumi olarak vefat edipte geride borcunu karşılayacak mal bırakamayan Müslümanların borçlarına kefil olmuş, onları kendisinin ödeyeceğini söylemiştir. Allah Resûlü (s.a.v) sahibi bulunduğu bir arazisini vakfedip Allah yoluna sadaka olarak bağışlamıştır. Hem kendisi arabulucuk yaptı. Hemde araya aracılar sokularak kendisine müracaat edildi. Seksenden fazla yerde yemin etti. Allah Teâlâ, şu üç yerde ona yemin etmesini buyurdu.
1- O (sonsuz azap) gerçekmidir? diye senden sorarlar. Deki: " Evet Rabbime yemin ederim o şüphesiz gerçektir." (Yunus 10/53)
2- Kafirler;" Bize kıyamet gelmeyecektir" dediler. Deki " Hayır öyle değil Rabbime yemin ederim, muhakkak başınıza gelecektir." (Sebe 34/3)
3- İnkar edenler, tekrar dirilmeyeceklerini ileri sürerler. De ki;" Hayır dediğiniz gibi değil, Rabbime yemin ederim, şüphesiz diriltileceksiniz ve sonra yaptıklarınız size bildirilecektir. Bu Allah'a kolaydır." (Teğabun 64/7)
Hz.Peygamber (s.a.v) kimi zaman yemin ederken (inşallah) diyerek istisna yapar, kimi zaman (herhangi bir sebeple geri almak istediğinde) yeminine keffaret öder, kimi zaman da yeminini sürdürürdü. Allah Resûlü şakalaşır ve şakasında yalnız hakikati söylerdi. Hem kişilere danışmanlık yapar yol gösterir, hem de kendisi bir iş yapacağı zaman başkalarına danışırdı.
Hastalananı ziyaret eder, cenazeye katılır, davete icabet eder, dul kadınların, düşkün, yoksul kimselerin ihtiyaçlarını gidermek için onlarla birlikte giderdi. Kendisini öven şiir methiye dinledi ve onun mükafatını verdi. Allah Resûlü bizzat koşu yarışı yaptı ve güreşti kendi eliyle ayakkabısını onardı ve yine eliyle elbisesini yamadı, kovasını tamir etti, koyununun sütünü sağdı, elbisesini temizledi, ailesinin ve kendisinin hizmetini gördü. Hicretten sonra mescid yapılırken diğer müslümanlarla birlikte kerpiç taşıdı, kimi zaman açlıktan kimi zaman tokluktan karnına taş bağladı. Hem misafirliğe gitti hemde evinde misafir ağırladı. Başının ortasından ve ayağının üst tarafından kan aldırdı. Omuzları arasından ve iki boyun damarından da kan aldırdı. Hastalanınca tedavi oldu. Hastayı dağladı, ama kendisi dağlanmadı. Okuyarak tedavi yaptı ama kendisini başkasının okumasını istemedi. Hastaye kendisine zarar verecek şeyleri yemesini yasakladı. (perhiz verdi).
|